Yarın “28 Şubat postmodern darbesi”nin 10.yılı..
Aslında buna ne kadar 10. yılı denebilir, bilmiyorum. Çünkü, bir şeyin yıldönümünün geçerli olabilmesi için onun “var” olması gerekir, “devam ediyor” olması gerekir, “uygulanabilir” olması gerekir, “sahipleniliyor” olması gerekir, vs.
Oysa, 10 yıl sonra 28 Şubat kararları için bunlar ne kadar geçerlidir?.. Üstelik “Bin yıl süreceği” iddia edilmesine rağmen..
“BİRİNCİ TEHDİT”DEN BUGÜNLERE..
Bilindiği gibi, 28 Şubat postmodern darbesi, irticanın “birinci tehdit” olarak algılanarak, iktidardaki Refahyol Hükümeti’nin düşürülmesi ile sonuçlanmıştı.
1997’de PKK tehdidinin bile önüne geçerek “birinci tehdit” olduğu bizzat Genelkurmay tarafından açıklanmıştı.
10 yıl sonra geldiğimiz noktaya bakınız:
8 yıllık zorunlu ilköğretimin dışında uygulanan hiçbir şey yok.
28 Şubat’ın Refahyol İktidarını devirdikten sonra, “işbaşına getirdiği hükümet” bile bu kararlara sahip çıkmadı.
Bugün, ortada hiçbir izi kalmayan 28 Şubat’ın, bu yüzden 10. yılı da olamaz.
Olsa olsa “dedikoduları” olur. Zaten o da yapılıyor.
10 yıl sonra herkes “Darbeyi ben önledim” diyor.
Kim diyor?
28 Şubat’ın Savcısı Vural Savaş diyor, 28 Şubat’ın Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel diyor..
“TEK MİLLET, TEK VATAN”A NE OLDU?..
1997’de Genelkurmay’daki ünlü “irtica brifingi”nin sonunda yapılan vurgu aynen şöyleydi:
“Bu noktadan hareketle; Atatürk’ün kurduğu modern ve laik Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin nitelikleri değişmeyecek, değiştirilmeyecektir.
Bunlar;
- Tek Millet, - Tek Vatan, - Tek Devlet, - Tek Dil, - Tek Bayrak olarak ifade edilmektedir.”
Bugün Türkiye’nin geldiği noktada, Türkiye Cumhuriyeti yasalarına uymak zorunda olan (ama nedense Cumhuriyet Savcılarının hoşgörüyle yaklaştığı) DTP adlı sözde siyasi partinin Diyarbakır İl Başkanı, “Kerkük’e yapılan saldırıyı Diyarbakır’a yapılmış sayarız!” diyebiliyor. (Benzer gelişmeleri tekrar saymak istemiyorum.)
Hani nerede “Tek Millet” ilkesi?
Hani nerede “Tek Vatan” ilkesi?
Adam açıkça “başka bir vatan”dan söz ediyor, onu savunuyor. Hem de “var olan” ve “uymakla zorunlu olduğu”(!) yasalarımıza rağmen.. (Bir de “301. madde düşünce özgürlüğüne engel” deniyor!..)
Bunlar için “Tek Bayrak” da söz konusu değil. (Belki de yanlış söyledim. Onlar için de “tek bayrak” söz konusu ama o, Türk bayrağı değil. Herhalde Barzani’nin ya da PKK’nın sözde bayrağı..)
Hâlen “Türkiye Cumhuriyeti’nin yasal bir partisi!” olarak faaliyetlerine izin verilen bu DTP, 4 Mart için yeni bir hazırlık içindeymiş. “Kürt Çalışma Grubu” adlı bir örgütlenme, ”Kerkük Kürtlerindir paneli” yapacakmış. (301. madde engel ya, herhalde yapamazlar!..)
Ve bu toplantının dili “Kürtçe” olacakmış.
Hani nerede “Tek Dil” ilkesi?
“İHANET” OLARAK ALGILANIYOR MU?..
Acaba, Cumhuriyet’in ilke ve hedeflerine yüzde yüz karşıt bu açıklamalar ve toplantılar, bizi yönetenler tarafından “ihanet” olarak algılanıyor mu?..
Aslında, “Düşmanımızla da görüşürüz” mantığını açıkça ifade eden zihniyet için ne anlamsız bir soru değil mi?..
28 Şubat’a bir de bu açıdan bakmış olduk.. |